Gürcan Bilgiç

Sabah

Çok yazık oldu!

Seyrederken "ah-vah" dedirterek bitirdi ilk yarıyı Fenerbahçe. Sevilla'nın suyunu kestiler, nefes aldırmadılar, merkezde kalabalık kalıp, kanatlara yönlendirdiler. Hücumu yüksek yapmaya zorlayıp, sadece bir kornerde topa değmelerine izin verdiler. Ama aynı baskıyı onlar da yaptı. Orta sahayı çabuk geçemedik. Hızlı hücumların peşine düştük ve böyle

Arda bitirebilirdi!

Fenerbahçe için sadece zor bir deplasman değildi. Galatasaray'ın maç oynamadan üç puan alacağı bir haftada, kazanmak dışında seçenekleri olmadan gittiler Kayseri'ye... Haftanın kendi gelişmeleri, "seyircisiz" kararının ekstradan ürettiği baskı ve Atilla Karaoğlan ataması, geçmişin "yaralı" yüreklerine "acaba" sorusunu da kondurdu. Çok uzatmadan ilk

Zor gün, kolay maç

İlk yarı bittiğinde yüzde 80 topa sahipti Fenerbahçe. Ama bu üstünlüğün getirdiği pozisyon heyecanı yoktu oyunda. Penaltı golü ile stratejiyi ele geçirdiler, Diouf'un atılmasıyla maçı da yönetmeye başladılar. Futbola verilen ara sonrasında, maç ritmi kaybolmuşken, bu tip maçlar hep tehlike sınırındadır. Üstüne deprem felaketinin karabulutları, tüm

Fenerbahçe refleksi!

Bir milat yaşadık. Şampiyonluk için endişelerin zirvede bulunduğu noktada, deprem felaketindekilere ulaşmak için enerjiler yoğunlaştı. Fenerbahçe de kulüp olarak ilk harekete geçenlerden oldu. Yöneticileri transfer yapmamakla eleştiren taraftarların, elleri-kolları dolu şekilde stada koşup, yardım tırlarını doldurduklarını da gördük. Büyük kulüpler

Çelişki üstüne çelişkili bir maç

İki orta sahalı seçimi (Crespo, Arao) başka maçlarda da yaptı Jesus. Ümraniye ve Konya maçlarını da böyle oynadı. Seçtiği iki bağlantı oyuncusu dünkü Rossi ve Lincoln gibi orta saha özellikleri olmayanlardı. Problemler yaşadı ve puan kaybetti. Son Trabzonspor maçında da rakipten bir orta saha eksik oynadı. Rakibin baskısını kıramadı, oyun kuramadı,

Mesaj çok net: Biz buradayız

Kolay gibi gözükse de aslında en zor maçlarından birine çıktı Fenerbahçe. Diyeceksiniz ki; "Kadıköy'de, binlerce taraftarı önünde neden zor olsun..." Öyle değil; biri rakiplerine, üst üste iki maç kaybettikten sonra "karar oyunu" oynadılar. Kazanmaktan başka çarelerinin olmadığı, o baskıyı ciddi şekilde üstlerinde hissettikleri, kendilerine her tür

Jesus böyle istedi!

Maç öncesinde, iki takımın da durumunu masa üstüne koyup düşündüğünüzde, "gol atan kazanır" maçı bekledik. Öyle de oldu... İki takım da önceliğini birbirini kontrole verdi. Avcı, yüksek tempoda baskıyla oyun kurdurtmadı rakibine. Fenerbahçe için gol "anlara" bağlıydı. King'in direkten dönen topu da bu anlardan bir tanesiydi, Visca'nın şutunun Altay

Sahadaki saygı tribündeki inanç

Jesus bir şeyin farkında; nasıl başlarsan, öyle gider. Hazırlık maçlarında da aynı konsantrasyonu korudu, kupa maçıyla da devam ediyor. Lig kadrosuyla sahada, kazanma hırsından milim geri gitmeden, en iyisini istemeye devam ediyor. İstanbulspor maçını da bu hisle oynattı takımına. Çok iyi kapanan, ceza alanını pasa kapatan ve tehlikeye fırsat verme

Üzerlerinden şımarıklığı atmışlar!

Dünya Kupası'na "uzaktan" bakan iki milli takımın, maçı beklenen ciddiyetin üstünde oynadığını gördük. Arkadaşları tatil fotoğrafları ile haber gönderirken, bu konsantrasyonu göstermeleri önemliydi. Kuntz bildiğimiz gibi... Dörtlü devam ederken, üçlüye döndü. Bu kurgu içinde top bizde kaldı ama bek hücumları bir türlü sahne almadı. Zeki'yi oynatmak

İkramlı mağlubiyet

Hiçbir takım her maçı kazanamaz. Fenerbahçe de beş maçlık serisini, Dünya Kupası arası öncesi 'altıya' getirmek için hedef belirledi. Ama golleri bile rakibe bırakmadan, kendileri hazırladılar. Hak edilmiş iki sarıdan kırmızıydı Joao Pedro'ya gösterilen. Manasız, anlamsız bir ikinciyi gördü Brezilya asıllı İtalyan. Kim Takımın en tecrübeli isimleri