Salonuyla, taraftarıyla, yönetimiyle, teknik ekibiyle, basketbola uzun yıllardır yaptığı yatırımla ve de en önemlisi vizyonuyla Türk basketbolunun "lokomotifi" Fenerbahçe Doğuş... Tüm bu unsurları sayarken, son yıllarda, taraftar başta olmak üzere, her birinin "kalite" olarak, bırakın Türkiye'yi, Avrupa'daki örneklerinin bir değil, birkaç adım önü
Tofaş Coachu Orhun Ene, kaybettikleri ikinci maç sonrası kazanmak için sahaya enerji koymaları gerektiğini söylemişti. Dünkü oyunda - hem de Morgan gibi takımın ana unsurlarından birinin oynamadığı mücadelede - Tofaş'ın önceki iki maçtan en önemli farkı, maçın 40 dakikasına yayılan mücadele direnci, yani enerjisiydi. Fenerbahçe Doğuş'ta da tam aks
Serinin ilk maçındaki 'Ali Koç etkisi', oyunculara ekstra motivasyon getiren tribün coşkusuyla birleşince, ortaya 'olağan dışı' skorla biten bir Fenerbahçe Doğuş galibiyeti çıkarmıştı. Crocker ile Morgan'ın müthiş ortamda stresi kaldıramayıp oyundan atılması da tuzu biberi olmuş, kısacası Tofaş, 40 sayılık farkla bir final serisinde 'hazmedilmesi
Ali Koç başkanlık koltuğuna oturduktan sonra Sarı-Lacivertli camiada oluşan sinerjinin izleyeceği ilk maça doğrudan etki edeceği aşikardı. Uzun yıllardır görülmemiş bu rüzgarın 'mutlu taraftar' kitlesi ile sahada nasıl bir fırtınaya dönüştüğünü dün çıplak gözle gördük... Tabii ki F.Bahçe zaten serinin favorisiydi. Ama açığa çıkan 'enerji' oyuncula
Kurda yaşanan erimenin ardından iki tur faiz artışı, sadeleşme mesajı, siyasetçilerin "lehte" açıklamaları ve daha fazla canlandırıcı mali tedbir alınmayacağı beklentisiyle milli paramız sakinleşti. Yarım Euroyarım dolardan oluşan sepet kur 50 kuruş geriledi ve 1 aylık oynaklık 13 nispetinde düştü. Aksilik olmazsa, seçime kadar sakin sulara girdik
Final-Four, tüm sezonun tüm emeğinin bir maçla, çalınan bir topla, bir ribaundla silinip gidebildiği, yapılan bir top kaybının dahi o koca sezon boyunca sahada verdiğiniz mücadelenin heba olabildiği bir platform... Dün Fenerbahçe Doğuş adına, tüm bu detayların 'en olumsuz' şekilde sahaya döküldüğü, belki de sezonun en kötü performansı ile kaybedil
Fenerbahçe Doğuş demek, takım olmak demek... Başarıya giden yolun kapısını açan anahtar kelime ise 'paylaşmak'... Euroleague'in resmi sitesine girin ve bir göz atın... İstatistiklerin hiçbirinde ilk sıralarda Sarı-Lacivertli takımdan kimseyi göremezsiniz... Hatta ilk beşin içinde 1-2 oyuncu dışında Fenerbahçeli bulmanız dahi zordur. İşte bu, sahad
Fenerbahçe Doğuş, Avrupa basketbolunun en büyük liginde üst üste 4. kez son 4 takım arasına kalarak Final-Four'u "gelenek" haline getirmeyi başardı. Sezon başlarken Obradovic, 'şampiyon' apoletiyle Euroleague'deki tüm takımların hedefinde olacaklarına, tüm rakiplerin kendilerine karşı farklı bir motivasyonla sahaya çıkacaklarına dikkati çekmişti;
Fenerbahçe Doğuş, serinin ikinci maçında skor potansiyeli çok yüksek ve dolayısıyla en büyük kozu da hücum olan Baskonia'yı kora kor oynayarak yenmişti. Ancak dün İspanyol ekibini aynı oyun tarzıyla, daha doğrusu onların istediği gibi oynayarak 'evinde' mağlup etmek hiç ama hiç kolay değildi ve Sarı-Lacivertli takım, 3 sayı çizgisinin gerisinden y
Kavgada "İlk yumruğu vuran kazanır" derler... Euroleague'de de çok farklı değil aslında... Play- Off'ta da genelde serinin ilk maçını alan takım seriyi de kazanan taraf olmuştur hep... Dün de Ülker Salonu'nda bu açıdan bakıldığında zor geçmesi beklenen bir 40 dakika bekliyordu Fenerbahçe Doğuş'u... İşin aslı Sarı-Lacivertliler, Final-Four öncesi s
© 2016