Gökhan Özcan

Yeni Şafak

Yılmadan yorulmadan...

Bugün yazacaklarımı benzer şekilde daha önce de yazdım; muhtemelen Gazze sükun buluncaya kadar müteaddit defalar yazmaya da devam edeceğim. Çünkü bugün en çok yapılması gereken şey, en hayati iş bu. Her birimizin elindeki imkanlarla kendine ve ulaşabildiği herkese bu hatırlatmaları yapması gerekiyor.Neden söz ediyorum, neyi hatırlatacağız insanlara

İsyandan nisyana

Bir şey bize ağır geliyorsa, o yükü içimizde taşımak zorsa onu çabucak unutmayı isteriz. Çünkü onu taşımak kalbimizi yorar. Hafiflemek için bizi meşgul edecek, dikkatimizi dağıtacak bir şeyler ararız. Bunu yapa-mayanlar arasında zihnini uyuş-turacak çarelere yönelenler de olur. Unutmak yaşamaya devam edebil-menin bir yoludur çoğumuza göre. Diğer ya

'Dünya Nöbeti' bitti!

Bir yapının sağlam bir şekilde yükselmesi inşa edildiği zeminin sağlamlığına, o zemine atılan temelin derinlik ve intizamına bağlıdır. Bu gerçeği, acı deprem tecrübeleri ile defalarca yaşayarak öğrendik. Daha hassas malzemelerden kuruluyor olmakla birlikte, toplumsal yapılar da aynı temel kaide üzerinde kurulur, kurulmalıdır. Millet olarak asırlar

Yara

Acıyla, terk edilmişlikle, üşümüşlükle içimize bakan çocuklar... Bakışları birer hançer gibi saplanıyor insanlığımızın tenine. Yiğit insanları için Gazze cennete açılan bir kapı... Bizim içinse acziyetimizi yüzümüze vuran açık sözlü bir ayna... Kanayan bir yara...Dramatik cümleler kurarak kendimi bir parça rahatlatmak, üstümdeki yükün bir kısmını a

Bir şeyler değişirken...

7 Ekim'den bu yana yaşananlar, dünyada her şeyi yeni baştan düşünmeyi gerekli kılacak bir değişimi tetikledi. Bizim de biraz ezberimizi bozmamız, zihnimizi tazelememiz gerektiğini, bunun bir ihtiyaç haline geldiğini gösterdi. Dünyaya ve ülkemize bakarken kullandığımız argümanlar belli ki artık eskisi gibi değil... Ne değişti bu süreçte Ya da ne değ

Otuz yılıncı gün

1995 yılının Mart ayında, yani Yeni Şafak daha iki aylık bir gazete iken bu sütunda bu başlığı taşıyan bir yazı yazmıştım. O gün kastım, kendi hayatımın otuz yılıncı günü idi. Şimdi aradan otuz yıl geçtikten sonra bu defa yine aynı başlığı taşıyan bu yazıyla Yeni Şafak'ın otuzuncu yaş gününü kutluyorum.Dile kolay, bu gazetede ilk yazımın yayınlandı

Utanç

Son birkaç gündür Türkiye Futbol Federasyonu'nun mcdonald's (baş harfler yine küçük) ile imzaladığı sponsorluk anlaşması tartışma gündeminde... Elbette haklı bir tartışma bu; Gazze'de insanlığın tarihi boyunca gördüğü en vahşi soykırım gerçek-leştirilirken, bu cürümü işleyen siyonistterörist devlet israil ile beraber görünmekte, kol kola girmekten

Kaideyi kaybetmek

Hiç kimse gerçeği olduğu gibi görme kabiliyetini yitirmiş gözlerle hayata bakıyor olmayı istemez. Bu dosdoğru bakamıyor olmakla, yani olduğu gibi göremiyor olmakla aynı şeydir çünkü. Göremediğini bildiğin sürece görememek bir eksikliktir ve fakat doğrudan yanlışa sevk etmez insanı. Ancak görüyor ama gördüğümüzün gerçeğin ta kendisi olmadığını bilem

Hakikat mürekkebinde demlenen kalem

Derler ki bütün kainat bir noktadan ibarettir; insana verilen o noktada mündemiçtir ve bildiğimiz her şey o noktadan türemiştir. Hattat yazmaya kalemin kağıda dokunduğu yerden başlar, her şeyi içine sığdıran o sırlı noktadan... Sonradan kağıda nakşedilen her kelime o noktanın hakikatinden doğar, cümle lisan o bir tek noktanın içine dürülmüştür.Keli

Kötülük çıplak!

Uzun süredir bu sütunda konu aldığım meseleleri ele alırken ısrarla 'iyilik' ve 'kötülük' kavramlarını kullanıyorum. Bu kavramları niye tercih ediyorum Çünkü bu kavramlar yerine, gündeme gelen çatışmaların iki tarafına birtakım özel isimleri, ülkeleri, grupları ya da birbirinden ayrışan başka yapıları koyduğumuzda kısa zaman içinde oluşan toz duman