Şaşıyorum, bunca "vicdan yükü"nü bu insanlar nasıl taşıyor
Yönetenler, destekleyenler, içinde olanlar, yanındakiler, bilip de bilmezden gelenler, görüp de başını çevirenler!
Bunca "vicdan yükü"ne nasıl katlanıyorlar
AKP'nin başkanı, yardımcıları, milletvekilleri, örgüt yöneticileri, destekçileri "vicdanlarını nasıl susturuyorlar"
Bunca haksızlığı,
Bunca adaletsizliği, bunca yolsuzluğu, bunca insan hakkı yemeyi, suçsuz yere hapis yatanları, hakarete uğrayanları "vicdanlarına nasıl sığdırıyorlar"
Büsbütün vicdansız olamazlar.
Çünkü, "vicdan" dediğimiz "içimizdeki pusula" doğuşumuzla birlikte vardır ve yaptığımız yanlışlarda bizi uyarır.
Ama iktidar hırsı, iktidarın nimetleri, vicdanları kör mü ediyor, sağır mı yapıyor
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri de öğretim üyeleri de yeni atanan "kayyım rektörü" protesto ediyorlar. Hemen "terörist" damgası vuruluyor, polis kapılarına dayanıyor, gözaltılar başlıyor.
Nerede sizin vicdanınız
Vicdanınızı nasıl susturuyor, kendinizi nasıl aldatıyorsunuz
Koltuk hırsı mı, yetki körlüğü mü, gelen paralar mı, güçlüden yana olma güdüsü mü, hepsi mi
Vicdanınızı bunlarla mı köreltiyorsunuz
Merak ediyorum, gerçekten merak ediyorum
SUÇLU VE ORTAKLARIFilozof Karl Jaspers, "ahlak suçlarını" şöyle tanımlar:
Bir: Suçu işleyenler,
İki: Suç işleyeni destekleyenler,
Üç: Suçu görmezden gelenler,
Dört: İlgilenmeyerek suça destek olanlar.
İşlenen suçların hepsi, bu dört kategorinin suç ortaklığıyla sürdürülmektedir.
Demokrasi suçu: Güçler ayrımının kalkması, denetlenemeyen iktidar, tek adamın sultası.
Adalet suçu: Haksız yere hapis yatırılanların (Selahattin Demirtaş, Osman Kavala gibi), kasıtlı tutuklananların ( OdaTV çalışanları, Barış'lar gibi) KHK ile işlerinden atılan akademisyenler, hukuk yoluyla cezalandırılan gazeteciler, muhalifler.
Eğitim suçu: Eğitimin tarikatlara, cemaatlere terk edilmesi, laik eğitimin kaldırılıp din eğitiminin zorunlu kılınması.
Ekonomi suçu: İhalelerin yandaş firmalara verilmesi, kamuda görev almanın partizanlaştırılması.
Bütün yapılanları "suç olarak görmemek" ancak "vicdanların susturulması" ile olabilmektedir.
Ama nereye kadar sürüp gidecek bu "vicdan suskunluğu"
O "vicdan" bir gün patlayıp haykırmayacak mı
"Yeter artık, bu kadarını yapamazsınız" diyen bir vicdan sahibi çıkmayacak mı
Sizler, iktidar çemberinin içindekiler, hukukçular, tıp doktorları, eğitimciler, mühendisler, nasıl susuyorsunuz
Nasıl oluyor da gördüğünüz şeylere karşı çıkamıyor, itaat kıskacının içinde vicdanınızı susturuyorsunuz
Tarihin örneklerini bilmelisiniz.
CELLADIN TRAJEDİSİAdolf Eichmann, Hitler rejiminde "nihai çözüm"ün etkin bir parçasıydı.
Nazi Almanyası'nın egemen olduğu yerlerde, Avusturya gibi ülkelerdeki Yahudileri toplayıp Auschitz, Birkenau, Treblinka, Dachau gibi toplama kamplarına gönderen Nazi subayıydı Eichmann.
1945 yılında Almanya'nın yenilmesi üzerine Arjantin'e kaçtı, başka bir kimlikle orada yaşamaya başladı.
İsrail'in bu kaçakları yakalama programı içinde Mossad ajanları onu bulup yakaladılar ve İsrail'de yargılandı.
Bu yargılamayı izleyen Hannah Arendt sonradan "Sıradan Faşizm" kavramını geliştirdi.
Adolf Eichmann, savunmasında hep şunları söylemişti:
"Ben suçsuzum. Bana verilen emirleri yerine getirdim. Yahudileri gönderdim ama orada çalışma kampları vardı. İmha işini bilmiyorum. Ben sadece bana verilen emirleri yerine getirdim