Ayşe Sucu

Sözcü

Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük

Modern dünyanın geleneklerine uygun yeni bir form oluşturma yetenekleri olmayanlar, sürekli eskiye vurgu yaparlar. Kadim dünyanın toplum yapılarıyla günümüz dünyasını değerlendirmek anakronizme düşmekten de öte cehalettir. Zira iktisadi yapı, siyasi yapı ve bu iki yapının oluşturduğu hukuk anlayışıyla birbirinden farklı iki dünya. Ancak toplumsal a

İnsan Tanrılığa hangi cüretle soyunabilir

İnanç alanı deyince akıllara "gayb" kavramı gelir. "Gayb"; gizli olan, görünmeyen, hazırda olmayandır. Beş duyu ile bilgi elde edilemeyen varlık alanı da diyebiliriz. On birinci asrın düşünürlerinden Ragıp El-Isfehani'ye göre "gayb" duyuların çerçevesine girmeyen ve aklın zaruri olarak gerektirmediği şeydir. Gayb telakkileri inançtan inanca değişir

Ahlaksıza ne ayet işler ne hadis

Bu köşede on yılı aşkın süredir yazıyorum. Gazetemin özgür tutumu ile zihnimin işleyişi arasındaki ahenk kalemimi olabildiğince rahatlatıyor. Yazılarımı takip edenler çok iyi bilirler; çözümlemelerimi ne günlük ucuz polemikler üzerinden yaparım ne de belli bir siyasi çizgiye kurban ederim. Akıl, eleştirel düşünce ve etik değerler kalemimin bekçiler

Din-siyaset ilişkisinde hile-i şer'iyye

Dârülharp, klasik kaynaklarda "küfür yönetiminin hâkim olduğu ülke" veya "kâfir liderin emir ve idaresinin yürürlükte olduğu ülke" şeklinde tarif edilir. Bu duruma göre Müslüman siyasal zihnin hakimiyetinin dışında kalan her ülke dârülharptir. Gelenekteki bu tanımı anlayabilmek için öncelikle şu tespitleri yapmak gerekir: Eski dünyada yönetim şekil

Dindar bilincin dilemması (5)

Son dört yazıdan hareketle şu tespitleri dikkatlerinize sunmak istiyorum: Modern dünyada inançlı bilinç şöyle çalışır: Ben yaptıklarımdan dolayı hesap vereceğim. Bu hesabın bir yüzü Tanrı'dır (ilahî mahkeme), diğeri kamu otoritesidir (beşerî mahkeme). Tanrıya hesap verme denildiğinde zihinlere sevap-günah gelir, kamu otoritesi söz konusu olduğunda

Dindar bilincin aydınlanma karşıtlığı

İnsan, tarih boyunca iyi yaşama arzusu içinde olmuştur ancak evrensel düşünme ve onun gereğini hayata geçirme talebinin 18. yy sonrası somutlaştığını söylemek mümkün. Elbette eski dünyada köleleştirmeye veya sömürülmeye direnen, insanlara eşit davranılması gerektiğine inanan düşünürler vardı; "Bütün insanlar dünyanın yurttaşlarıdırlar; herkes için

Dinlerdeki günah kavramı ve modern hukuk (3)

Geçen hafta suç ve günah ayrımının yapılmadığını, fıkhi, hukuki ve ahlaki önermelerin birbirine karıştırıldığını ifade etmiştik. Önce günah kavramını ele alalım: Farsça bir kelime olan günah, kutsal varlık alanıyla ilişkilendirilir. Tanrıya ve buyruklarına karşı gelmek demektir. Mahiyeti dinden dine değişir. En ilkel dinlerden Sümer ve Asur-Babil k

Dininiz var diye ahlaka ihtiyacınız kalmadı mı zannediyorsunuz! (2)

Hâkim din anlayışının "İman ve ahlak birbirlerinin varlığını zorunlu görmez, farklı alanlardır" kabulü tartışılmalıdır. Bu sadece Müslüman dindar bilincin sorunu değil elbette, Amerikalı fizikçi Nikola Tesla'nın o meşhur sözünü hatırlayalım: "O kadar cahilsiniz ki, dininiz var diye ahlaka ihtiyacınızın kalmadığını zannediyorsunuz" der.Geçen hafta s

İslam'ın önceliği iman mıdır ahlak mıdır

İslam'ın temeli imandır, vurgusu; 'bir kişi, ömrü boyunca hak hukuk tanımamış, yalan yanlış işler yapmış olsa da imanı onu kurtaracaktır zira iman eden herkes cennete girecektir' gibi bir algıyı beraberinde getirmiştir. Diğer taraftan, dini sorumlulukların (ibadetlerin) yerine getirilmesi olarak görülen dindarlık "tedbir ahlakı" denilen, yani "şu i

Atatürk, ilk Türkçe tefsir ve Muhammed Hamdi Yazır (4)

Muhammed Hamdi Yazır, döneminin en iyi hocalarındandır. Aldığı eğitim ve ilgi alanları, çağdaşları arasında onu öne çıkartır. Yüksek bir belagati vardır; Türkçeyi, mana ve ahenk itibarıyla doğru, açık ve tatlı bir üslup içinde kullanır. Arapçayı ve Farsçayı şiir yazacak kadar iyi bilen Hamdi Yazır; Fransızca eserlerden çeviriler de yapar. İslami il