Alaattin Karaca

Karar

Eleştirel şuurun yokluğu

Türkiye'de dindar entelektüellerde gözlemlediğim -aslında dindar kitlenin ana sorunlarından biridir bu- haksızlıklara veya yanlış uygulamalara karşı 'içeriden eleştiri'ye yanaşmamaları, hatta elde edilen konumu, iktidarı korumak için yer yer yanlışı dahi savunur hâle gelmeleridir. Edilgenlik, suskunluk, bir tür kabul, elde edilen imkânları koruma,

'Kınar Hanımın Denizleri'

Ece Ayhan'ın ilk şiir kitabının adı "Kınar Hanımın Denizleri" (1959).Şiire ilgisi olanlar bilirler Kınar Hanımı, ama ben bilmeyenler de vardır diye yazayım. Ayhan, bu şiirinde Meşrutiyet döneminin tiyatro sanatçılarından Kınar Sıvacıyan'a gönderme yapar.Hikmet Feridun Es'in 27 Kasım 1945 tarihli "Akşam" gazetesindeki "Kınar Gecesi Münasebetile: 1"

Sol edebiyatın suskunluğu

Milletlerin bir kısmının iki türlü vatan coğrafyası var; biri reel olarak yaşadıkları vatan coğrafyası, diğeri ise ütopik vatan ya da kök-vatan İkincisi dini inançla, ulusal mitlerle, ideolojiyle ilgili. Meselâ Yahudilerin 'Arz-ı mevud'u, Tanrı'nın kendilerine bir coğrafyayı vaat ettiği inancından kaynaklanıyor. Yunanlıların ulusal bir Helen İmpara

İstanbul'un meczupları: Pazarola Hasan Bey

Çoğu şehrin bir meczubu vardır. İstanbul'un da vardı elbette. Sermet Muhtar Alus, "Akşam" gazetesinin 26 Haziran 1932 tarihli nüshasında yayımlanan "Eski Meczuplar" başlıklı yazısında bazılarından bahseder. Bunlardan biri Deli Salib. Aslen Sarıgüzelli imiş. Uzun boylu, kül benizli, sivri sakallı, başında bir arakiye, yeşil veya siyah sarık, sırtınd

Ali Korna kâğıdına basılmış parlak çocuklar

Ece Ayhan, İkinci Yeni'nin en sıkı şiirlerini yazan şairi. Tarihe, kimi olaylara, şahıslara atıflarla örüyor şiirlerini. Doğal olarak yaptığı atıfları bilmezseniz, şiirini çözmek de zor oluyor. Atıflara bir de 'kendine özgü bir dil' ekliyor. Böylece olabildiğince örtük bir şiir ortaya çıkıyor. Ama şunu söyleyeyim, sadece atıflar, tarihsel birikim v

Esir şehirden cumhuriyete giden yol

Gazze bombalanırken Türkiye, cumhuriyetinin yüzüncü yılına giriyorEğer biz de düşseydik, direnmese, dirilmeseydik şimdi zulüm altında inliyor olurduk. Yüzlerce yıllık cihanşümul bir devlet tecrübemiz ve geleneğimiz olmasaydı, düşerdik. Tam da yıkıldık dediğimiz anda ayağa kalktık; Tarık Buğra'nın "Firavun İmanı"nda Hüseyin Avni'nin "Asıl savaş gali

Galiplerin yazdığı tarihi okumanın rahatlığı

Dostum! Kimsin bilmiyorum ama sana yazıyorum. Ve tanımadığım herkeseBen doğdum doğalı Ortadoğu kan deryası, Hazar'ın öte yanı da öyle. Her şey açık ama neden bilinmez, zalimin zulmüne deliller arıyorum; karanlık arşiv odalarında belgeler. Haydi susanları anlıyorum, "kin susturur insanı, adına çıdam denir." Ama şu mazlumları suçlayanlar yok mu.. Tar

Filistin'in trajedisi

Simon Sebag Montefiore "Kudüs" (Çev. Cem Demirkan, Pegasus Yay., 2016) adlı kitabında M.S 70'te Romalı Titus'un Kudüs'ü kuşattığını ve şehirde büyük bir katliam yaptığını, cesetlerin koktuğunu, köpeklerin cesetlere üşüştüğünü, her gün 500 Yahudi'nin çarmıha gerildiğini, Zeytindağı'nın çevresinde çarmıh dikecek yer kalmadığını yazar ve sonra "Romalı

Kemal Bilbaşar'ın bunaldığı karanlık

Ahmet Oktay, Fethi Naci, A. Ömer Türkeş ve Selim İleri, roman eleştirisinde terazileri sağlam yazarlar. Hepsi Kemal Bilbaşar'ın 1943'te basılan "Denizin Çağırışı"nın (Bilgi Yayınevi, 1972) 'büyük ve farklı" bir romanı olduğu konusunda hemfikir. Ama hak ettiği ilgiyi görmediğini söylüyorlar. Gerçekten de öyle, edebiyat tarihimizde nedense gereğince

Din devlet ilişkileri ve "Cennetten Gelen Çocuk" filmi

Dinin ahlâki prensipler bütünü olarak insanı huzur ikliminde tuttuğu bir gerçek. Ama istenirse kitleleri kontrol etmek ve yönlendirmek için etkili bir vasıta olarak kullanılması da mümkün. Bunun toplumu iyiye yönlendirmek gibi bir faydası var elbette, ama tersi de olabiliyor. Kimi devletler, dinin kitleleri ikna etme gücünden yararlanmak için dini