Abdüllatif Uyan

Türkiye

"Askerden dönünce geri alırım!.."

Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerinin yaşadığı devirde, temiz kalpli bir genç askere çağrılmıştı. Yetîm ve öksüzdü. Az mîras kalmıştı babasından. Birkaç bilezik, birkaç da atın. Bir kutu içine koydu onları. Ve Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerinin türbesine gitti. "Yâ Hacı Bayrâm-ı Velî hazretleri! Ben askere gidiyorum. Şu kutuyu size emânet ediyorum. Dönü

"Sen niçin böyle üzgünsün"

Osmânlı evliyâsından Geyikli Baba bir gün sevdiklerine; "Namâz, ibâdetlerin en mühimi ve en kıymetlisidir" buyurdu. Ve şöyle anlattı onlara: Bir gün Eshâb-ı Kirâm'dan bir genç, Resûlullah Efendimizin huzûruna geldi. Ama üzgün ve perîşândı! Efendimiz ona sordular: "Niçin böyle üzgünsün" Genç sahâbî cevâben; "Yâ Resûlallah, ben mahvoldum! Dün falan y

"Allah tövbemi kabul eder mi acabâ"

Da'lec bin Ahmed hazretleri, bir sohbetinde; "Yetmişüç fırka içinde, Cehennemden kurtulan, yalnız Ehl-i sünnet fırkasıdır. Her kişi, ehl-i sünnet îtikadını öğrenip îmânını buna göre düzeltmelidir" buyurdu. Ve şunu anlattı: İsrâiloğullarından bir kişi vardır. Fâsık olup, her işi günahtır. Ama bir gün pişmân olur. Günâhlarına tövbe etmek ister. Bir â

"Günâhına öyle pişmân olur ki!.."

İmâm-ı Gazâlî hazretleri, bir gün sevdiklerine; "Günah işlenince, kalbe siyah bir leke gelir. Bu lekeyi, bir şey temizler" buyurdu. "O şey nedir" dediler "Pişmanlık ateşi" buyurdu. Ve şunu anlattı: Bir gün Resûlullah Efendimiz, Eshâb-ı kirâma; "Öyle kul vardır ki günâhı sebebiyle Cenneti kazanır" buyurdular. Eshâb-ı kirâm sordu: "Bu nasıl olur y

"O, benim Cennette komşumdur"

Hubeyb bin Adiy hazretlerini (radıyallahü anh) müşrikler asmışlardı. Cenâzesi kırk gün darağacında asılı kaldı. Çürüyüp kokmadı. Hep tâze kan aktı. Sanki gülüyordu. Resûl aleyhisselâm, onun cenâzesini getirmek üzere Eshâb-ı kirâmdan Zübeyr bin Avvâm ile Miktad bin Esved'i (radıyallahü anhüma) Mekke'ye gönderdi. İki mümtaz sahâbî: "Başüstüne!" dedi

"Yâ Resûlallah, bu selâmı kime verdiniz"

Zeyd bin Hârise (radıyallahü anh) şöyle anlatır: Bir gün Resûlullah Efendimizle birlikte oturuyorduk. Efendimiz, bir ara; "Ve aleykesselâm" dedi. Biz, kendisine; "Yâ Resûlallah, bu selâmı kime verdiniz" dedik. Resûl aleyhisselâm; "Kardeşiniz Hubeyb'in selâmına karşılık verdim. Cebrâil, Hubeyb'in selâmını bana ulaştırdı" buyurdu. Nihâyet îdam vakti

"Ölürsem, yüksek sesle ağlamayın!"

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin son günleriydi. Sevdiklerini çağırdı ve; "Ölürsem, yüksek sesle ağlamayın!" buyurdu. Sevdiği bir talebesi vardı. Seyyid İbni Âbidîn. Fevkalâde bir edeple; "Bu gece, bir rüyâ gördüm efendim" diye arz etti. Hocası merak edip sordu: "Hayırdır, ne gördün" "Osmân-ı Zinnûreyn hazretleri vefat etmiş, cenâze namazını d

"Burada bir kabir de bana kazın!"

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin dört oğlu vardı. Şihâbüddîn, Necmüddîn, Abdurrahman ve Behâeddîn "rahmetullahi aleyhim". Şihâbüddîn Urfa'da vefat etti. Behâeddîn dört yaşındaydı. Tâundan vefat etti. Namazını kıldılar. Kasiyun Tepesi'ne defnettiler. Mevlânâ Hâlid hazretleri, definden sonra talebelerine; "Bu yerde, bir kabir de bana kazın!" diy

İmtihan için gelmişti, talebesi oldu!..

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerini çekemeyen bâzı din adamları, onu mahçup etmek için, başka bir şehirdeki Şeyh Yahya-yı Mezverî adında bir âlime mektup yazıp, maksatlarını açıkladılar. Mektup şöyle bitiyor: "Bu tarafa gelip buna (Dur!) demek size vâcip olmuştur. Teşrîfinizi bekliyoruz. Vesselâm." Şeyh Yahyâ, bu mektûbu alır almaz Bağdat'a gel

"Yanımıza bir zulmet geliyor!"

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, bir gün talebeleriyle sohbet ediyordu. Bir ara sohbeti kesip talebelerine döndü. Ve onlara buyurdu ki: "Yanımıza, bir zulmet geliyor!" Az sonra biri geldi. Meğer Râfızî âlimiymiş! Yanında on kişi getirmiş. Bu zâtı imtihan edeceklerdi... Ancak onlar huzûra girince hiç iltifat etmedi mübârek zât. Yüzlerine bile